HID Global Türkiye Satış Müdürü Yücel Simitçi ile HID mobil geçiş sistemlerini konuştuk.
“Mobile access nedir, mobil geçiş kontrol sistemleri ve uygulamaları güvenli midir” gibi önemli soruların yanıtlarını da röportajımızda bulabilirsiniz.
HID Mobile Access’i ücretsiz olarak deneyebileceğiniz uygulamaya aşağıdaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz. (Uygulamaya firmanızın mail adresi ile kayıt olmanız gerekiyor, Gmail vb. hesaplar kara listeye alınabiliyor).
https://portal.origo.hidglobal.com/selfonboarding/
Mobile Access Sistemleri
HAKAN: Yücel Bey, ‘’mobile access’’ ne demek? Mobil geçiş kontrol sistemleri? Bunlarla ilgili bize bilgi verebilir misiniz?
YÜCEL: Mobile access ne demek, direkt ilk önce tanımını yapalım. Geçiş kontrol sisteminde kullandığımız kartı aradan çıkarıp, yerine mobil telefonla kapı açmaya ‘’mobil access’’ diyoruz. Çok basit deyimiyle bu şekilde belirtebiliriz. Akıllı telefonun içerisinde bir mobil uygulama var. O mobil uygulamanın içerisinde de normalde kullandığımız fiziki kartı, sanal olarak tutuyoruz. Bu sanal kart da, fiziksel kartların yaptığı şeylerin birebir aynısını yapabiliyor. Hatta, daha güvenli bir şekilde yapabilir.
HAKAN: Peki, neden mobil geçiş?
YÜCEL: Neden mobile geçiş sorusunu 3 maddeye indirgeyebiliriz. Bir tanesi; kullanışlı olması. Öbürü; süreç verimliliğini arttırması. E sonuncusu da; yenilikçi. İnsanlar her zaman yeniliğe yatırım yapıyorlar. Belki çok uzun zamandır pazarda ancak, yenilikçi bir çözüm. Bunların alt kısımlarına girecek olursak; kullanışlı baktığınızda. Mesela; kartınızı kaybetmeniz, unutmanız ve bunu fark etmeniz çok zor ama akıllı telefonlar, günümüzde adeta vücudumuzun ayrılmaz bir parçası halinde. Vücudumuzun demeyeyim hatta nerdeyse, ruhumuzun ayrılmaz bir parçası. Çünkü onsuz duramıyoruz, yaşayamıyoruz ve insanlar, madem bir akıllı telefona bir sürü uygulama kuruyorlar, bu uygulamalarla günlük işlerini, sosyal hayatlarını yönetiyorlar, bunlarla neden kapılardan geçemesinler? Bu çok önemli bir soru ve akıllı telefonu ile ‘’ben bu kapıdan geçebilirim’’ fikrini duyan herkes zaten bunu hemen yapalım yaklaşımı gösteriyor. Buna sahip olmayı istiyor. Şirketlerin gözünden ya da organizasyonların gözünden bakacak olursak; personelin kart unutması, kaybetmesi bir vakit kaybı, bir maliyet problemi. Bunu ortadan kaldırıyor. Aynı zamanda bir de güvenlik problemi var bu kaybetme, unutma konularında. Telefon konusunda bunu anlamak an meselesi ve her şeyden öte uzaktan bazı işlemleri yaparak, bir süreç hızı da sağlamak söz konusu olabiliyor. Mesela bir cihazı kaybettiğinizi anladığınızda; yetkileri ve diğer uygulamaları uzaktan silebildiğiniz gibi, her şeyi silebiliyorsunuz biliyorsunuz iPhone’da ya da kilitleyebiliyorsunuz cihazı başka birinin kullanması için. Bir de yetkilendirme tarafında da uzaktan yapabiliyorsunuz bunu, çünkü bu oldukça kullanışlı bir özellik. Yani şöyle düşünün; plastik bir kartın üzerine baskı yapması ve kullanıcıya ulaştırılması ciddi bir zaman ve maliyet problemi. Ama mobile access’te kullanıcı telefonuna uygulamayı kurup aktive ettikten sonra havadan yolluyorsunuz dijital olarak. Nasıl yolluyorsunuz? Mail adresi üzerinden yollayabiliyorsunuz, aktivasyon kodu yollayabiliyorsunuz. Bu kadar basit.
HAKAN: Eskiden işe girdiğimizde zaten geçici bir kart verilirdi. Bu kartla sen birkaç gün takıl, sonra o resmin, ismin basılı halde gelir, koyardın. Orda doğru söylüyorsunuz, bayağı bir vakit kaybı.
YÜCEL: Yani işe başlamadan akıllı kartınız cebinizde, cep telefonunuzda olabiliyor. Belki hatırlarsınız, sizinle röportaj yapmıştık, Netflix vakasında böyleydi. Yani Netflix bütün iş alımlarını dijital ortamda yapıyor, biliyorsunuz merkezi Amerika’da ve bir sürü eyalet var. Yani neticede bulut üzerinden video yayını yapan bir platform. Herkesi uçağa bindirip, bir yerden bir yere iş alımı için sadece iş görüşmesi için çağırmıyorlar, online olarak yapıyorlar görüşmelerini. Bütün verifikasyonlar, niteliklendirme işlemleri sonucunda işe başlayabilirsin tamam ama ofise gelmem gerektiğinde nasıl giriş yapacağım? Çok basit. Cep telefonunda mobil uygulamayı göstereceksin, gireceksin bu kadar. Bu gerçek bir örnek, reel bir örnek. Bunu vaka çalışmasında HID global web sitesinden ulaşabilirsiniz. Bu arada süreç verimliliğini arttırıcılığa bir kaç tane ek nokta ekleyebiliriz. Sürdürülebilirlik var her şeyden önce. Halihazırda üretilmiş bir cihaz. Bu cihazın üzerinde sadece bu mobil uygulamayı yaşatmanız gerekiyor, çalıştırmanız gerekiyor. Diğer türlü çöpe atılabilir, yani kırılabilir, parçalanabilir, çöpe atılabilir, kaybedilip yerine yenisinin temin edilmesi gereken plastik malzemeden de aslında tasarruf etmiş oluyoruz. Bu kart zimmetleme, geri isteme bunlarla ilgili sorun da ortadan kalkıyor dijital olarak. Çünkü yetkilendirmeyi ortadan kaldırabiliyorsunuz. Bir de geçiş kontrol yazılımı ile entegre-entegrasyon yaptığınızda, bir kullanıcıya davet yolladığınızda yani birisine sanal kart ulaştırdığınızda, onun zaten geçiş kontrol sisteminde hangi yetkilerle hangi kapılardan geçiş yapacağına dair bir gruba atama yapıyorsunuz ve süreç burada verimli bir şekilde tanımlanmış oluyor. Diğer konu; yenilikçilik. Aslında dedik ya, artık herkes en son model telefonu, en son model otomobile, en son teknoloji araç gerece sahip olmak istiyor. Örnek veriyorum; evinde buzdolabı alacak olan insanlar internet of things (IOT) var mı artık ona bakıyorlar. Bu biraz bütçe-ihtiyaç meselesi ama günün sonunda mobil telefon dünyası dediğinizde telefonla ödeme, arabanızın kapısını telefonla açma dediğinizde, ofisinizin veya yaşadığınız yerin kapısını telefonla açmak da bence artık yenilikçiliğin ötesinde bir gereklilik haline gelmiş durumda. Bir de mobil uygulamanın daha kapsamlı olarak bluetoothla çalıştığından belki bahsetmedim. Bu bluetooth sayesinde kullandığınız okuyucuları daha rahat gizleme imkanınız var, yani gerek turnikenin içerisinde gerek bir duvarın arkasına gibi saklama imkanınız var. Bir de uzak mesafeden açma, operasyonu kolaylaştırıyor. Yani sadece kapı değil, otopark bariyeri de açabiliyorsunuz, kepenk açabiliyorsunuz. Böyle uzak mesafe kullanım faydaları da var. Bunlar da yenilikçi kategorisinin altında konulabilir.
HAKAN: Şimdi faydalarını siz bu şekilde sıraladınız. Bahsettiğiniz gibi, bir yetki arttırımı ya da bir yetki azaltma, artık bu kapı açılsın bu kişi burdan da geçebilsin ya da artık burdan geçemesin dediğiniz zaman, o plastik kartları götürüp okutup onaylatmak gerekiyordu. Şimdi bir kere en kolay yöntem bu ve burdan geç, burdan geçme, bugün izin ver, saatlik izin ver şeklinde bunları da yapabiliyoruz benim anladığım. Yani dışarıdan gelecek birisine de bunu ‘’ziyaretçi’’ olarak atayabiliriz.
YÜCEL: Bu da aslında dediğiniz gibi doğru bir yönelim. Sarf malzemeyi ortadan kaldırıyoruz. Yani bir baskı maliyeti veya işte ziyaret esnasında şirketlerin en çok yakındığı noktalardan bir tanesi kartların ziyaretçide kalması ve bir daha geri gelmemesi. Çok büyük olasılıkla o ziyaretçi sadece bir kere geldiyse o şirkete ya da kart yabancı bir ziyaretçide yanlışlıkla kaldığında, şimdi bir de şöyle bir durum var, kimlik alıkonulamıyor artık kişisel verilerin korunması kanunu kapsamında, kimlik alıkonulamadığı için de bu kimlikle ziyaretçi kartı takası da maalesef %100 performansla çalışmıyor. Mobil uygulama sayesinde bu bir ek maliyet de yaratmıyor yani belli bir lisans maliyeti var yıllık bazda. Kullanıcılar istedikleri kadar devir daim yapabiliyor. ‘’Kullanıcılar’’ dediğim şirket veya şirketin yönetim personeli, istediği kadar tek bir lisansı yüzlerce, binlerce ziyaretçiye farklı zamanlarda vererek kullandırabiliyorlar. Bu sayede herhangi bir kayıp gerçekleşmiyor. Güvenlik anlamında da aynı zamanda ziyaret tamamlandığında kartı uzaktan silebiliyorsunuz, yetkisini kaldırabiliyorsunuz. Her seferinde yeni bir kart numarası veriliyor. O yüzden sistemlerde bir güvenlik açığına da orada müsaade vermiyor.
HAKAN: Genelde bizim tarafta (zayıf akım tarafında sahada çalışanlar) kameracılar, yangıncılar bu sıkıntıyı hem montaj aşamasında hem bakım aşamalarında yaşıyorlar. Kart geldi kart çalışmıyor, kart geldi yok geçemedik, onun kartı nerede kaldı, bunun kartı burda kaldı. Orada çok çok doğru söylüyorsunuz. Bu sarf malzemesi gözle görülmeyen bir maliyet.
YÜCEL: Bu arada güncel bir konu var, şu anda bildiğim kadarıyla pek çok çip üreticisi, kart çipi üreten üreticiler de bu çip sorunundan muzdarip. Dolayısıyla burda halihazırda üretilmiş bir cihazdan bahsediyoruz; bir akıllı telefon. Bunun içerisinde sanal kartın kullanılabilir olması aslında buna da bir çare. Varsayalım ki herhangi bir tedarik sorunu olmasa bile, bir kartın üreticiden tüketiciye ulaşmasının zaman dilimi belki en az 4 haftadır. Dijital olduğu zaman bunu kafadan ulaştırabiliyorsunuz bir kaç gün içerisinde belki daha da bile kısa, her şeyi doğru planlarsanız belki saatler dakikalar içerisinde bu ulaştırılabiliyor. Bizim anlattığımız tarzda mobil geçiş kontrol ki marka olarak HID’den bahsediyoruz, eğer son 5 yıl içerisinde herhangi bir müşterimiz IC veya Multi-Class C okuyucu normal baz versiyonunu aldıysa, buna yatırım yaptıysa her şeyden önce buna sadece bir modül ilavesiyle, belki bazı versiyonlarda bir de bir yazılım güncellemesi gerekebilir ama o modülle zaten yazılım güncellemesi yapılabiliyor, bu modüller takıldığı zaman halihazırdaki sistem, ‘’mobil dostu’’ oluyor. Yani mobil access’i kullanabiliyorsunuz burda. Yani aslında…
HAKAN: Güncellemiş oluyorsunuz.
YÜCEL: Tabi güncellemiş oluyorsunuz. Güncellenebilir hale getiriyorsunuz bir kere, böyle bir tarafı da var. Çünkü mobile access özelliğini kazandırdığımız parça, okuyucunun en son yazılım güncellemelerini almasına da imkan veren bir bağlantı arayüzü sağlıyor ve az önce bahsettiğimiz faydaların tamamını kullanabiliyorlar. Yeni bir yatırım, yeni bir yatırım tabii ki yani şöyle, onu da net ifade edeyim, sadece modülün yatırımını ve uygulamanın lisansı…
HAKAN: Bütün sistem değişmiyor sonuçta.
YÜCEL: Mevcut geçiş kontrol sistemi, mevcut yazılım, kart okuyucularının yeri hiçbirinin değiştilmesine gerek yok. Sadece son 5 yıl içerisinde HID fabrikasından çıkmış olan bir okuyucuya ihtiyacı var ve ilgili modülü tedarikçisinden temin edip konfigürasyonun yaptırılması yeterli. Zaten konfigürasyon dakikalık bir işlem, çok uzun bir işlem değil.
HAKAN: Bir de şöyle bir konu var; arada bahsettiğiniz IOT kısmı, aracın kapısını artık telefonla açalım, telefon bir yerde evet, ruhumuz gibi oldu, elimiz ayağımız oldu özetle, her şeyimiz her yerde taşıyoruz. Şimdi eski sistemlerde kartların çalınması, kaybedilmesi ve kopyalanması gibi riskler vardı. Mobil tarafı eski sistemle kıyaslayacak olursak; güvenlik açığı olarak ne gibi fayda sağlıyor? Güvenlik olarak ne gibi farkları var? Kısaca yani bu sistem kırılamıyor mu? Yani örneğin; mobilde de biz telefonumuzu unuttuk, kaybettik diyelim o zaman ne oluyor?
YÜCEL: Yani şöyle; pazarda aynı klonlanabilen kartlar gibi güvenlik zafiyeti olan mobil geçiş çözümleri var. Ama kendi geçiş kontrol çözümümüz ’’Seos’’ adı verilen bir teknoloji kullanıyor. Bu teknoloji de, yine fiziki olarak zeos kartlarımız var bizim, bunu baz alıyor. Fakat şöyle bir artısı var, uygulama ile okuyucu arasında bir anahtar eşleşmesi, bir bu katman var. İkincisi uygulama tarafında herhangi bir güvenlik açığı yok. Bu Seos kopyalanamayan, en üst düzey teknolojiye sahip kartımızın kullandığı bütün iletişim katmanlarını kullanıyor ve her şeyden ötesi istediğiniz t anında ‘’ya bu bir güvenlik riski midir acaba?’’ dediğiniz noktada HID ile bunu paylaştığınızda ona istinaden bir güvenlik geliştirmesi yapılabilir. Dolayısıyla evet daha güvenlidir çünkü istediğiniz zaman diliminde, şöyle söyleyeyim sahadan insanların kartlarını geri toplayıp ya biz bunları daha yüksek bir şifrelemeyle programlayalım ya da bu kartları artık hiçbir şey yapamıyoruz, bunların hepsini çöpe atalım, bir üst versiyonunu getirelim demek zorunda değilsiniz çünkü zaten cihazınızda bir uygulama var ve o uygulamayı uzaktan güncelleme şansınız var.
HAKAN: Benim düşüncem de; cep telefonunu kaybedip farketme süresi, sanki karta göre daha kısadır.
YÜCEL: Ne kadar? Mesela siz kendiniz örnek verin, kaç dakika ya da kaç saniye telefonunuza bakmadan durabilirsiniz uyku hali dışında?
HAKAN: Uyku hali dışında yani yaklaşık artık her 10-15 dakikada bir bakıyoruz ama kart dediğiniz konuda…
YÜCEL: 10-15dk?
HAKAN: Ama kart dediğiniz konuda, kart burda mı?
YÜCEL: Ofisin kapısına geçtiğinizde, ofisin kapısına ulaştığınızda şöyle bir el, esneme, çanta kontrolü var ve bu bile zaman kaybı aslına bakarsınız. Çünkü telefonunuzun nerde olduğunu biliyorsunuz ve yani unuttuğunuzda bile bir yerde, nerede olduğunu tespit etmek için size sunulmuş araçlar var. Ama akıllı kol saatinizi unutamazsınız yani kolay unutamazsınız. Bu çünkü kolunuzda, burdan bir butona basmak ya da okuyucuya göstererek açma şansınız artıyor.
HAKAN: Saate de entegre o zaman? Yani saatlere de entegre çalışıyor o zaman?
YÜCEL: Evet evet, tabii.
HAKAN: O zaman yani telefonu çıkartmamıza hiç gerek yok.
YÜCEL: Aynen öyle. Android, wear ya da google wear olarak değişti. Bir de Apple Watch’un tüm serisi şu anda destekleniyor. Hatta Apple Watch’un şu anda bahsetsem belki doğru olmayabilir ama, Türkiye’de desteklenmediği için Apple Pay, Apple’ın NFC özelliğini de kullanma şansınız olabilir ama maalesef Türkiye’de Apple Pay desteklenmediği için, biraz beklememiz gerekecek.
HAKAN: O biraz Apple’dan ve Türkiye’deki şeyden.
YÜCEL: Tabi, saati direkt göster kullan şeklinde. Yani saatten göster, kullan şeklinde geçiş yapmak için Türkiye’de biraz daha beklememiz gerekecek ama Apple’ın durumunu bilmiyorum maalesef Türkiye’de, o yüzden ona yorum yapamayacağım.
HAKAN: Yani o zaman dediğiniz gibi, çok pratik, çok hızlı ve bayağı kullanışlı, tasarruflu bir şey oluyor. Saatimizle geçiyoruz artık bu bahsettiğinize göre, telefonu da çıkartmaya gerek yok, saati göster gir. Ama işte güvenlik açığı olarak düşündüğümüzde de, bu defa da sizin dediğiniz konuya geliyoruz. Kartı kaybettikten sonra, bunun kaybedildiğini fark etmek için bir süre geçiyor, onun dışında bir de o karta erişimi kısıtlamak için ayrıca uğraşmak gerekiyor. Burada direkt sistemden, mesela Hakan kullanıcısının yetkisini ben telefonumu kaybettim sil dediğiniz anda o zaten devredışı kalmış oluyor.
YÜCEL: Evet, yani ister HID’nin arayüzünü kullanırsınız, ister kullandığınız cihazın arayüzünü, o size kalmış. Cihazın içerisinde ayrıca mobil kimlik dışında yine başkasının eline geçmesi risk teşkil edebilecek veriler varsa, tabii tamamını silmeniz daha pratik olur.
HAKAN: Tabii ki.
YÜCEL: Ya da kitlemeniz. Ama bizde cihaz erişilemiyor olsa bile en azından geçiş kontrol sisteminden, ilgili kullanıcının verdiği bilgiye istinaden geçiş kontrol sisteminden yetkisini dondurabilirsiniz, kaldırabilirsiniz. Orda öyle bir imkanı da var.
HAKAN: Son bir soru?
YÜCEL: Çünkü fark etmek, fark etmek an meselesi.
HAKAN: Güvenlikle ilgili son bir sorum var. O da; şimdi şirket hattı kullanılıyor, şirket telefonu veriliyor. Bir de şahsi telefon kullananlar var çoğunlukla. İki yani çift telefon kullanılıyor. Şirketteki bu uygulamayı bizim, şahsi telefona kopyalama ihtimalimiz var mı? Yani kopyalanma dediğim kaçak olarak?
YÜCEL: Yok.
HAKAN: Ya sadece şahsi olarak düşünmeyin, herhangi birisi bizim telefonumuza erişti, mesela aldım şirket telefonunu, şifresini biliyorum, HID mobil uygulaması da var, onun bir kopyalanma ihtimali var mı bu tarafa geçip?
YÜCEL: Yok. Mobil uygulamanın içerisindeki hiçbir veriyi kopyalayamayız. Bunu HID de yapamaz.
HAKAN: Anladım.
YÜCEL: Çünkü şöyle bir şey; aktivasyon usulüyle çalışıyor. Hani bankalar nasıl sizin kullandığınız telefonu ilk uygulamayı kurduğunuzda bir aktivasyon koduyla cihazınızda o anki kurulumu eşleştiriyorlar, bizde de aynı mantık söz konusu. Kullanıcı eğer bir aktivasyon kodunu vaat ettiği cihazda değil başka bir cihazda aktive ederse, bu sefer esas cihazda aktive edecek bir uygulaması olmuyor. Böyle bir sorunsal var. Dolayısıyla yanıltıcı bir eylemde bulunması mümkün değil. İkincisi; kullanıcının tabii bu bilgi cihazın şirkete ait olup olmadığı, uyumlu olup olmadığı, içerisinde herhangi bir veri manipülasyonu olup olmadığını anlamak üzere sistem tarafından toplanıyor. Hangi model, marka hangi yazılım versiyonuna, hangi işletim sistemi versiyonuna sahip cihaz olduğunu da portaldan gösterebiliyor. Dolayısıyla güvenlik ilkelerine son derece bağlı olan kurumsal organizasyonlarda IT yöneticileri hangi kullanıcısı, bu arada MDM olsun olmasın, hangi kullanıcısının telefonunda eski bir yazılım var, hangisi HID mobil access’in eski versiyonunu kullanıyor ya da ne kadarı güncel ne kadarı değil, bu dataları da bir dashboard üzerinden yani bir gösterge paneli üzerinden alabiliyor, raporlarını elde edebiliyor ve isterse bu kullanıcıları uyarabiliyor. ‘’Lütfen cihazını, cihazının işletim sistemini en son versiyona güncelle’’ diyebiliyor.
HAKAN: Zaten orda şey de var, o bahsettiğiniz derecede kurumsal olan firmalarda bizim kullandığımız telefonların versiyonlarını da IT zaten otomatik atıyor. Siz onu kafanıza göre de güncelleyemiyorsunuz.
YÜCEL: Aynen, bu eşleştirmeyi de yapabilir.
HAKAN: Aynen öyle.
YÜCEL: Evet, yani şöyle; kullanıcının iki cihazı var diyelim. Bir tanesi Apple platformu, Apple ekosistemine ait olsun, bir tanesi Android ekosistemine ait olsun ya da Apple ekosisteminde iki farklı modelden bahsedelim. Hangisi şirketin onayladığı ya da şirketin verdiği cihaz ise; sadece ona kurulur. Bir aykırılık varsa da, en azından IT yöneticisi gerekli uyarıyı veya eylemi alır.
HAKAN: Uzaktan müdaheleyi, uzaktan güncellemeleri yapabiliyorlar. Arada çok güzel bir şey söylediniz ‘’bizim sistemleri alanlar, 5 yıl içerisinde HID sistemi alanlar, bir modülle bunu yeni mobile access’e uygun hale güncelleyebilirler’’ dediniz. Şimdi genel sistemler hakkında konuşacak olursak, bugün tasarım yapacak olan, sıfırdan sistem kuracak olan insanlar neye dikkat etmeli? Yani zaten çok hızlı gelişiyor farkındaysanız, daha güvenli kart dendi, daha güvenli şeyler dendi bir anda bakın saate kadar geldik. Şimdi bu belli ki ileride artık, hatta bir kaç yerde de gördüm ben, siz daha gelirken kapıyı açan sistem var. Dediğiniz gibi bluetoothtan görüp açan sistem var. Şimdi burda baktığımız zaman, yatırımı neye göre yapmalıyız?
YÜCEL: Şimdi aslında ona da değinelim. Orda bir teknoloji var dediğiniz gibi sizi görür görmez doğru bir şekilde açması için ultra wideband teknolojisini kullanması gerekiyor. Şimdi bununla ilgili tahmin ediyorum pek çok çalışma var, ben size daha detaylı bilgi veremeyeceğim ama o ultra wideband teknolojisi kişinin ya da bir nesnenin doğrultusunu, hızını hesaplayabilmeyi sağlayan bir teknoloji. Sadece belli başlı cihazlarda bu özellik var maalesef, pazardaki tüm cihazlarda yok. Bir Android tarafında mesela Samsung ’un Note Ultra 20 ile başladığı ve şu anda 21 ve 22 serisinde, Galaxy 21 ve 22 serisinin bazı modellerinde bu ultra wideband çipi var. Apple tarafında da Iphone 11 ve sonrasında bu ultra wideband çipi var, dolayısıyla henüz bu tüm cihazlara yönelik bir mobile access deneyimi sunamıyor. Bunun adı; şu anda teknoloji trendlerinde ‘’seamless access=kusursuz geçiş’’ olarak geçiyor. Bizim tarafımızda halihazırdaki donanımlarla buna yakın bir deneyim sağlayabiliyoruz. Biz burda videomuzun, röportajımızın bir kısmında bahsettik, bluetooth teknolojisi mesafe anlamında illa okuyucunun yakınında olmamızı gerektirmiyor, kart gibi bulunmamızı gerektirmiyor. Fakat bluetooth teknolojisinin de bazen sıkıntıları olabiliyor. Ne gibi? Neticede pilli bir cihazdan bahsediyoruz, bunun içerisinde bir işletim sistemi var, pek çok uygulama var ve tüm mobil cihaz üreticilerinin en büyük derdi aynı uzun menzilli otomobil üreticilerinin en büyük derdi olduğu gibi, pil performansını mümkün olduğu kadar kullanıcının cihazdan faydalanması için uzatmak. Çünkü kısa süreli bir pil performansı dediğimiz zaman bu sefer tercih listesinden eleniyor. Çünkü insanlar 24 saat veya en azından günün uyku saatleri dışındaki kısmını götürebilecek bir akıllı cihaz tercih ediyorlar. Bluetooth kablosuz bir bağlantı çeşitliliği, wireless gibi 5G gibi tabii daha az enerji tüketmeye yönelik olarak tasarlanmış ama söylediğim bu cihazlar, ne kadar az enerji harcarsanız harcayın uygulama olarak, ne kadar az kaynak kullanırsanız kullanın bundan her zaman tasarruf etmeye yönelimli mevcut uygulamaların içerisinde. Çünkü cihazın genel pil süresini uzatmaya çalışıyor. Dolayısıyla mobil uygulamaları aslında biz grafik olarak görsek de arka planda öldürebiliyorlar. Bizim pazarda pek çok üreticinin henüz böyle bir çözümü yok bu arada fakat, bizim ‘’Signo’’ adını verdiğimiz okuyucu ailesi sıfırdan yatırım yapacak, pek çok elindeki kartı, kart türünü okuyacak aynı zamanda da mobil geçişe hazır olacak. Eğer bir yatırım düşüncesi varsa dinleyicilerimizin, izleyicilerimizin HID’nin Signo ürün ailesine bakmalarını tavsiye ederim. Neden? Çünkü bu serinin içerisinde ‘’e-tap’’ denilen bir özellik var, ‘’enhanced tap’’ yani ‘’zenginleştirilmiş okutma’’ diyebiliriz buna çünkü jargonda kartı okuyuca göstermeye tap adı veriliyor, dokundurmak adı veriliyor her ne kadar temassız olsa da. Bu da mobile access tarafında enhanced tap olarak isimlendirilmiş durumda. Burda ne yapıyor? Mobil uygulamanızın, HID mobile access uygulaması da olabilir, uyuduğunu varsayalım. Okuyucu bluetooth üzerinden mobil uygulamanın bizzat kendisine uyarı mesajı gönderiyor; ‘’ben buradayım, ben bir signo okuyucuyum, sen uyuduysan bile ben yakınındayım, uyan hazır ol, kapıdan geçmeye hazır ol’’ diyor ve telefonunuz ister arka planda çalışsın ister ön planda çalışsın okuyucuya yaklaştırıldığında çok hızlı bir şekilde açma gerçekleştiriyor. Bunu nasıl diyebiliriz? NFC benzeri ya da kart benzeri açma performansı diyebiliriz. Yani bu saniye altında gerçekleştirilebilen bir işlem. Yanlış bilmiyorsam şu anda performansımız 0.6 saniyelere kadar inmiş durumda.
HAKAN: Çok güzel.
YÜCEL: Yani bluetooth üzerinden bu kadar hızlı açma, gerçekten kullanıcının deneyimini arttıran bir özellik. Yine bu arada yatırım konusuna gelmişken, ister güncellemek istesinler ister yeni bir yatırım yapmak istesinler, lisans yatırımını yapmadan deneme şansı sunuyoruz potansiyel kullanıcı adaylarımıza. Biliyorsunuz satın almadan önce denemek önemli. Pek çok son kullanıcı, pek çok projede bu sistemler ilk önce aslında test ediliyor. Acaba şirketin kurumsal ihtiyaçlarına uygun mu, acaba çalışan kültürü bunu özümseyebilecek mi, yani bu katma değerleri gerçekten yaşayabilecek miyiz diye bir deneme isterler. Geçmişte bu tabii biraz daha zorluydu, daha uzun…
HAKAN: Zahmetliydi, evet.
YÜCEL: Bir süreç gerektiriyordu. Fakat şimdi dediğim gibi uygun kart okuyucunuz varsa, modül ilave edebilirsiniz ya da yeni bir proje başlatıyorsanız en azından, bizim bahsettiğim Signo okuyucuların içerisinde bu mobile ready ile de geliyorlar, tüm ilgili özellikler var. Hangi kartları okuyacaklarına göre seçim yapıyorlar. Tuş takımı, iki faktörlü doğrulama kullanmak istiyorlarsa ona göre bir okuyucu tercihi yapıyorlar. Ama mobile access uygulamasına yatırımı yapmadan önce bizim bir portal linkimiz var. Buradan şirketlerini kaydedip 90 günlük deneme süresi başlatabiliyorlar ve burada yirmi tane kullanıcı, tabii bu yirmi kullanıcının maksimum 5 cihazına yüz cihazı aktive etmek gibi böyle ilginç bir özelliğimiz de var, bazı insanlar birden fazla cihaz kullanabiliyorlar. Bunları aktive etmek ihtiyacı hasıl oluyor. Dolayısıyla denemek isteyen bu çözümü deneyebiliyor. Bunun için herhangi bir ek maliyet söz konusu olmuyor. Hatta isterse sıfırdan satın alacağı ürünler önceden konfigüre edilmiş olarak gelebiliyor. Bu da ek bir imkan, bu da sahada özellikle kurulumu yapacak firmanın zaman kazanmasını ve işçilikten tasarruf etmesini sağlıyor sadece normal bir kart okuyucu gibi okuyucuları da geçiş kontrol sistemine bağlıyor ve kullanıcı da açtığı portaldan kullanıcıları yetkilendirip deneyime başlayabiliyorlar.
HAKAN: Doğrudan nasıl çalıştığını görebiliyorlar. Nasıl çalışacağını daha doğrusu.
YÜCEL: Kesinlikle.
HAKAN: Bu arada sizin bahsettiğiniz kayıt linkini de açıklamalar kısmında bulabilirler, oraya ekleyelim.
YÜCEL: İstatistiki olarak bakacak olursak; her ay yanlış hatırlamazsam 2 milyon kadar kapı, bu uygulama tarafından açılıyor. Onbinlerce halihazırda sistem kullanıcısı var, sistem kullanıcımız var. Türkiye’de de bir hayli yaygın aslında bu tür çözüm ama tabii denemek bedava.
HAKAN: Başka eklemek istediğiniz bir şey var mı?
YÜCEL: Güvenlik tarafında aslında bir katman az önce aklıma geldi, tuş takımlı okuyuculardan bahsettim, iki faktörlü doğrulama için. Şimdi bu çözümü biyometrik okuyucularımıza da kullanmak mümkün. Çünkü mobile ready olarak geliyor biyometrik okuyucularımız da. Yani sadece kart okuyucularımızda değil, biyometrik okuyucularımız da tuş takımlı okuyucularımızda da bu özellikten faydalanabiliniyor. Diğeri de güvenlik tarafında, ek bir özellik daha var; o da merkezi olarak bu bahsettiğimiz portal üzerinden, tüm kullanıcıların telefonlarının kilitlerini açmadan okutma yapmamasını sağlayabilmek. O da günün sonunda şuraya getiriyor; telefonu sizin dışınızda, sizin telefonunuzu sizin dışınızda birisi eline geçirse bile, telefonunuzun kilidini nasıl açacağını bilmiyorsa sizin adınıza kapıdan geçemez. Şimdi bu kart tarafında, bunu aşabilmek için yapabileceğiniz yöntemler şunlar; 1) ilgili riski gördüğünüz kart okuyucunun üzerine bir tuş takımı ilave etmek ya da tuş takımı yerine bir biyometrik sensör ilave etmek ya da belki bu üçünü birden karıştırmak, tamamen riske bağlı. Aslında iki türlü, çift faktörlü doğrulama yapabiliyoruz. Bir tanesi biliyorsunuz telefonla şifre ya da desenler belirlenebiliyor, deseni veya şifreyi girdiğinizde uygulamaya erişim sağlayabiliyorsunuz, giriş yapabiliyorsunuz. Bu, aynı tuş takımlı kart okuyucu gibi kullanım aslında. Diğer türlü yöntem de şu; bu desen ve şifrelerinizin yanıbaşına bir biyometrik doğrulama ekleyebiliyorsunuz ama bu cihazınızın kendisindeki biyometrik doğrulama, bu da parmak izi sensörü veya yüz tanıma olabiliyor. Bir ara IRIS uygulamaya çalışan, yanlış bilmiyorsam, LG firması IRIS-T’i uygulamaya çalıştı. Dolayısıyla iki faktörlü biyometrik doğrulama yapma şansınız da var ve bunu tek bir merkezden varsayalım ki; risk seviyeniz yükseldi, bir butona basıyorsunuz, tüm kullanıcıların cihazları 24 saat içerisinde iki faktörlü doğrulama yapmaksızın kapıdan geçemez hale geliyorlar. Bu da farklı bir güvenlik deneyimi sağlayabilir.
HAKAN: Bu söylediğiniz şey tabii ki durumu yine baştan sona değiştirdi. Çünkü cep telefonumu yani normal keypad dediğiniz şeyin şifresini girerken birisinin görme şansımız var, genelde o şifreler bilinir. Okuyucular bir şekilde geçilir, aşılır ama sizin söylediğinize göre herkesin kendi biyometrik doğrulaması, kendi cep telefonu yani, bahsettiğiniz gibi ben o telefonun kilidini açamıyorsam ordan da geçemem. Böylece benzersiz birçok şifre de belirlemiş oldunuz.
YÜCEL: Evet ve son derece basit, kart okuma dışında bir özelliği olmayan ya da kart dediğim kart ve mobil okuma dışında özelliği olmayan minimal maliyetli ürünlerle aslında yüksek güvenlikli bir ortam elde etmiş olabiliyorsunuz.
HAKAN: Verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ediyorum.
YÜCEL: Ben teşekkür ederim esas. Güzel sorularınız için.
HAKAN: Bir sonraki videoda görüşmek üzere, kendinize çok iyi bakın.
YÜCEL: Çok teşekkür ederim, siz de.